İSTANBUL, (DHA)- Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne (NGS) ilk yakıtın teslim edilmesine kısa bir süre kaldı. Mersin’in Gülnar ilçesinde bulunan inşaat sahasında 27 Nisan’da yapılacak Nükleer Yakıt Teslim Töreni ile Akkuyu NGS artık bir nükleer tesis statüsüne kavuşacak.
Santrale ilk yakıtın ulaşacak olmasının Türkiye’nin nükleer enerji tarihinde bir milat olacağını belirten Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail Cingöz, “Saha lisansı 1976 yılında verilen ve kavuşmak için yarım asırdan fazla beklediğimiz çok büyük bir hayalimiz gerçeğe dönüşüyor. Türkiye Akkuyu NGS sayesinde dünyada çok önemli bir yere sahip olan nükleer kulübün yeni üyesi olacaktır” diye konuştu.
Cingöz, “Dünyada 31 ülkede nükleer güç ile elektrik üretimi yapıldığını görüyoruz. Bu ülkelerin birçoğu nükleer çalışmalarına Türkiye’den sonra başlamıştır. Maalesef ki Türkiye 1957’lerde başlamış olduğu nükleer güç enerji teknolojisine çeşitli sebeplerden dolayı bir türlü geçememiştir. Bu açıdan baktığımızda Akkuyu NGS’nin hayata geçmesi büyük bir önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
“NÜKLEERE SAHİP OLMAK DEMEK GÜÇLÜ ÜLKE OLMAK DEMEK”
Türkiye’nin bu adımı uzun yıllar önce atabilecekken engellendiğini belirten Cingöz, şunları söyledi:
“Türkiye’nin NGS sahibi olmasını istemeyen lobilerin veya algı planlayıcılarının dış kaynaklı oldukları ve yerli işbirlikçileri vasıtasıyla uzun yıllardır Türkiye’nin nükleer kulübe girmesini ve bölgesel güç olmasını engellemek isteyenler olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Zira nükleere sahip olmak demek güçlü ülke olmak demektir. Nükleere sahip ülkeler küresel olarak üst segmentte yer alır. Nükleere sahip bir ülke olmak o ülkenin dostlarına güven, düşmanlarına tehdit ve caydırıcılık vermesi demektir. Dünya enerji koridoru üzerinde jeostratejik konumu ile önemli bir yere sahip olan Türkiye’nin bir de nükleere sahip ülke olarak gücünü arttırmasını istemeyen emperyalist ülkelerin ve emperyal lobilerin manipülasyonları bu zamana kadar Türkiye’nin nükleere sahip olmasını engellemiştir.”
“Türkiye’nin nükleer teknolojilere sahip olmaması gerektiğini savunanların gerçekçi olmadıklarını çevremizde, hatta sınır komşumuz olan birçok ülkede nükleer santral bulunmasından bile anlayabiliriz” diyen İsmail Cingöz, “Nükleerin tehlikeli olduğunu, Türkiye’nin nükleer santral sahibi olmaması gerektiğini ve Akkuyu NGS’nin durdurulması gerektiğini savunanlar ya yeterli bilgiye sahip değiller ya da bilinçli olarak yanlış bir algı yaratmaya çalışıyorlar” dedi.
“NÜKLEERDE ÇOK GECİKTİK, KAYBEDECEK ZAMAN YOK”
Türkiye’nin Akkuyu NGS inşaatını durdurmak bir yana yeni nükleer santrallerin kurulumu için bir an önce somut adımlar atması gerektiğini belirten İsmail Cingöz, şöyle devam etti:
“Akkuyu NGS’de geldiğimiz nokta, çok büyük bir başarı. Nükleerde çok geciktik. Artık kaybedecek zamanımız yok. Bu yol sadece enerji arzının çeşitliliğini sağlamak değil, teknoloji demek, gelişmişlik demek, refah içinde yaşayan büyük bir ülke olmak demek. Hiç vakit geçirmeden yeni nükleer santral projelerinin Sinop’ta, İğneada’da veya farklı yerlerde bir bir inşa edilmesi için daha güçlü adımlar atılmalıdır.”
GELİŞMİŞ ÜLKELERİN NÜKLEER SERÜVENİ TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLABİLİR
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail Cingöz, bu konuda şunları söyledi:
“Türkiye ile aynı yıllarda nükleer serüvenini başlatmış olan Güney Kore, şu an elektriğinin yaklaşık üçte birini nükleerden sağlamaktadır ve uzun yıllar boyunca edindiği tecrübe sayesinde kendi nükleer teknolojilerini üreten, nükleer santral inşa eden bir ülke seviyesine gelmiştir. Güney Kore bu teknolojileri hem kendi ülkesinde elektrik üretmek için kullanmakta, hem de ülke dışına bu teknolojileri ihraç etmektedir. Örneğin şu anda 20 milyar dolarlık bir sözleşme kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri’nin ilk nükleer enerji santralinin inşasında yer alıyor. Nükleer enerji Güney Kore için stratejik bir öncelikti, gelişmişliğini de bu teknolojiye borçlu. Mart 2022’de seçilen Başkan Yoon Suk-yeol 2030 yılında elektriğin en az yüzde 30’unun nükleerden sağlanması hedefini koydu. Bizler de aynı dönemlerde Türkiye’yi nükleer teknoloji ile tanıştırmış olsaydık şu an Güney Kore benzeri bir pozisyonda olabilir, kendi teknolojimizi ihraç edebilirdik. Türkiye’nin hayali olan Akkuyu bu nedenle de bizim için büyük bir önem taşımaktadır. Bir başka örnek ise Fransa… Türkiye’nin nükleer için adım attığı yıllarda Fransa’da bu konuyla ilgili en ufak bir çalışma bile yoktu. Oysa bugün Fransa, çok düşük üretim maliyeti nedeniyle dünyanın en büyük net elektrik ihracatçısıdır ve bundan yılda 3 milyar Euro’nun üzerinde kazanç elde etmektedir. Elektriğinin yaklaşık yüzde 70’ini nükleer enerjiden elde edilmektedir. Nükleer enerji şu anda Fransa’daki tüm fosil yakıt santrallerinin yerini almış durumda ve tekrarlayan petrol fiyatı istikrarsızlıklarının Fransız ekonomisi üzerindeki kötü etkilerini önemli ölçüde azaltıyor. Fransa’da havacılık ve otomobilden sonra en büyük üçüncü sektörü nükleer sanayi oluşturuyor. Ülkenin ticaret dengesine yılda 6 milyar Euro katkıda bulunuyor. 2500 şirket ve 220.000 doğrudan ve dolaylı istihdam ile Fransa’nın enerji bağımsızlığına, bölgesel kalkınmasına ve istihdamına katkıda bulunan bir endüstri. Bu veriler tabii ki 40 yıllık bir nükleer geçmişi simgeliyor. Ama bunlara bakmak bile doğru yolda ilerlersek nükleer enerjili geleceğimizin nasıl olacağını gösteriyor. Aynı şekilde İsveç, ürettiği elektriğin yüzde 40’ını, Belçika yarısını nükleer reaktörlerden elde ediyor. Kanada’da bu oran şu anda yüzde 15 civarında. İspanya ise elektrik ihtiyacının yaklaşık 5’te 1’ini karşılayan 7 nükleer reaktöre sahip. Özetle Avrupa’ya baktığımızda toplamda 103 reaktörün operasyonda olduğunu ve Avrupa’nın elektriğinin yüzde 25’lik kısmını nükleerden elde ettiğini görüyoruz. Bütün bu rakamlar nükleerin gelişmiş ülkelerin elektrik ihtiyacını karşılamada ne denli önemli bir yere sahip olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye de nükleere ilişkin çalışmalarını erkenden başlatsaydı biz de bu tablodaki yerimizi alabilirdik. Akkuyu NGS’nin ne kadar stratejik ve kilit bir yatırım olduğunu böylece bir kez daha anlayabiliriz.”
“AKKUYU NGS BİR OKUL VAZİFESİ GÖRECEK”
Cingöz, Akkuyu NGS’nin Türkiye’nin gelecekte inşa edeceği nükleer santrallerinde çalışacak insan kaynaklarının ilk yetiştiği yer olarak da tarihe geçeceğini belirterek şunları söyledi:
“Akkuyu NGS’de yetişecek ve deneyim kazanacak Türk nükleer mühendislerin bayrağı daha ileri seviyelere taşıyabilecek imkân ve kabiliyetlere sahip olacakları unutulmamalıdır. Santral, Türkiye’nin nükleer serüveninde adeta bir okul vazifesi görecektir. Burada yetişecek ve deneyim kazanacak Türk mühendisler yeni nükleer yatırımlara öncülük edeceklerdir. Dolayısıyla Türkiye karar alıcı mekanizmaları ve halkın yeni NGS kurulumları için hem kendine olan güvenleri artacak hem de nükleer konusundaki olumsuz önyargı ve çekinceleri giderilmiş olacaktır. Santral aynı zamanda Türkiye’nin gelecekte bölgesel bir güç olması açısından önemli bir mihenk taşı olacaktır. Akkuyu NGS ile yaklaşık 68 yıllık nükleer enerji hayalini gerçekleştirmeye hazırlanıyoruz. Elektrik ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacak proje, iklim değişikliğiyle mücadeleden yeni nesil teknolojilerin gelişimine, enerji bağımsızlığından istihdama kadar sayısız katkı ile ülke ekonomisinin itici gücü olacak. Akkuyu NGS’de şu anda bildiğimiz kadarıyla 200’ün üzerinde Rusya’da çok yönlü eğitim alarak yetişmiş Türk nükleer mühendis bulunuyor. Çok sayıda öğrenci de Rusya’da bu alanda eğitim görmeye devam ediyor. İleriki aşamada Türkiye’nin nükleer teknolojiye sahip olması için kilometre taşı görevi görecek olan bu nükleer uzmanları Akkuyu sayesinde yetişmeye başladı. Akkuyu’nun inşaat aşamasından itibaren yetişmeye başlayan bu Türk mühendisler, ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin yeni nükleer atılımlarında önemli görevler üstlenecek, lokomotif olacaktır. Güçlü ülke olmanın yolu, enerjide ve teknolojide güçlü olmak demektir. Dışa bağımlılığın olmaması, minimuma düşürülmesi demektir.”