İSTANBUL, (DHA)- Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen ‘Kurumsal Sürdürülebilirlik Direktifi’ ve ‘Avrupa Yapay Zeka Yasası’nın AB ülkeleri ile ticaret yapan Türk firmalarını çok yakından ilgilendirdiğini söyleyen Almanca Uluslararası İşletme Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. E. Şule Aydeniz, Türk firmalarının AB ülkeleriyle ticaretlerini sürdürebilmeleri için bu yasaya ve direktife uyumunu ifade eden ‘Kurumsal İkiz Dönüşümü’ gerçekleştirmeleri gerektiğine işaret ederek aksi halde firmaların mallarını Avrupa’ya ihracat süreçlerinde sorunların ortaya çıkabileceğine dikkat çekti.
Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen direktife/yasaya ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Şule Aydeniz, “Geçtiğimiz yıl ‘Alman Tedarik Zinciri Yasası’ çıkmıştı ve 1 Ocak’ta bu yasanın kapsamı genişletildi. Avrupa Komisyonu, 31 Temmuz 2023 tarihinde ‘Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi’ kapsamına dâhil şirketler tarafından kullanılmak üzere ‘Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını’ kabul etmiştir. Avrupa Parlamentosu, dünyada yapay zeka kullanımına ilişkin kurallar getiren ilk yasal düzenleme olan, Avrupa Yapay Zeka Yasası’nı 13 Mart tarihinde onaylamıştır. Yapay zekâ sistemlerinin sağlayıcılarından, üreticilerine, ithalatçılarına, distribütörlerine ve kullanıcılara kadar yapay zekâ zincirinin farklı bölümlerindeki aktörlere özel yükümlülükler getirmiştir. Özellikle yüksek riskli olarak tanımlanan yapay zekâ sistemleri bakımından, birçok katı yükümlülük yine bu yasada öngörülmüştür. Bu yasaların tümü AB ülkeleri ile ticaret yapan Türk firmalarını çok yakından ilgilendirmektedir” dedi.
“DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMA YAPILMALI”
Türk firmalarının AB’yle ticaretlerini sürdürebilmek için bu yasalara uyum sağlamak zorunda olduğunu kaydeden Aydeniz, “Firmalar ‘Kurumsal İkiz Dönüşüm’ dediğimiz bu dönüşümü sağlamak zorunda. Bu dönüşüm yalnızca teknik boyutta olmayacak aynı zamanda tüm iş akışlarında ve görev tanımlarında gerçekleşecek. Dolayısıyla bir lider, bir yönetim kurulu başkanlığında disiplinlerarası bir çalışma yapılmalı” diye konuştu.
“ÜÇ AYAKTAN OLUŞUYOR”
Avrupa Birliği Kurumsal Sürdürülebilirlik Direktifi’nın üç ayaktan oluştuğunu belirten Prof. Dr. Aydeniz, şunları ekledi:
“Birincisi kurumsal yönetişim, yani uzun dönemli hedeflere ulaşmak için oluşturulan yapılandırma, yönetme ve kontrol stratejileridir. İkincisi çevreye duyarlılık. Şirketin üretim süreçlerinde, faaliyetlerinde, hizmetlerinde çevreye zarar vermeyecek şekilde davranması gerekiyor. Örneğin, civa kullanmamalı, atık yönetimini uygulamalı, yeşil bina yapmalı, yeşil çimento kullanmalı gibi belirlenen birçok kriter var. Üçüncü ayak ise çalışanların sosyal haklarıyla ilgili. Eşit işe eşit ücret, çocuk çalıştırmamak, özlük haklarının ve sendikal hakların verilmesi, ırk, dil, din, ayrımı gözetmemek, çalışanlar için eğitim fırsatları yaratmak gibi birçok sosyal hak ile ilgili düzenlemeler yapıldı. Türkiye’deki firmalar bu üç ayağı mümkün olduğunca uygulamak ve uyguladıklarını AB’nin kabul ettiği raporlama sistemleriyle kanıtlamak durumundalar. Bu raporlama sistemine sahip Türk firmaların uluslararası arenada prestiji ve rekabet gücü yüksek oluyor.”
“KADEMELİ OLARAK YÜRÜRLÜĞE GİRECEK”
AB Yapay Zeka Yasası’nda ise amacın şirketlerin yapay zeka sistemlerine uygun hale getirilmesi ve etik kullanımının sağlanması olduğuna işaret eden Aydeniz, “Basit teknolojiden derin öğrenmeye, üretken yapay zekadan chatgpt’ye kadar çok geniş çerçevede bir yasa. Yapay zekâ sistemlerinin sağlayıcılarından, üreticilerine, ithalatçılarına, distribütörlerine ve kullanıcılara kadar yapay zekâ zincirinin farklı bölümlerindeki paydaşlara özel yükümlülükler getirmektedir. Yüksek riskli olarak tanımlanan yapay zekâ sistemleri bakımından, birçok katı yükümlülük öngörülmüştür. AB Konseyi’nin de onayını alması beklenen yasa gelecek yıldan (2025) itibaren kademeli olarak yürürlüğe girecek” diye konuştu.
“GÜVENİ KAYBETMEK DAHA BÜYÜK MALİYET”
Şirketler için bu ilk başta ciddi maliyet gibi görünse de dönüşümü gerçekleştiremeyen şirketlerin AB ile ihracatının sonlanması nedeniyle ciddi bir kar ve rekabet avantajı kaybı yaşayacağının altını çizen Prof. Dr. Şule Aydeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla dönüşümü başarılı bir şekilde gerçekleştirmek; AB ülkeleriyle uzun yıllardır ticari ilişkiler içerisinde bulunan firmalar için olmazsa olmazdır. Güvenin kaybolması, daha kötüsü ticaretin tamamen kesilmesi büyük maliyet doğuracaktır. Bir AB firması, Türkiye’deki partneri ile yaptığı ticarette sürdürülebilirlik ilke ve standartlarını görmezden gelerek ticaretini sürdürmeye kalkarsa malları piyasadan kaldırma veya toplam gelirin en az yüzde 5’i oranında para cezası (AB şirketleri için) şeklinde yaptırımlar uygulanacaktır. Buna ek olarak, kurallara uyulmaması durumu, şirketleri davalara karşı savunmasız hale getirebilecek olup AB üyesi olmayan şirketler de AB’deki kamu ihalelerinden men edilebilecektir. Hiçbir AB firması, denetimlerde ortaya çıkacak ve sonuç olarak prestij kaybına sebep olacak böyle bir aksiyon içinde yer almayacaktır. Türk firması sürdürülebilirlik dönüşüm için adım atamayacağını belirttiği zaman ise; AB firması, Türk firması ile ticari ilişkisini sonlandırmak zorunda kalacaktır.”
YEŞİL DÖNÜŞÜM İÇİN KREDİ
Türk firmalarının bu dönüşümü sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için hükümet düzeyinde adım attığını anımsatan Aydeniz, belirli kriterleri karşılayan şirketler için Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Sistemi’nin getirildiğini, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da yeşil proje destekleri bulunduğunu belirtti. Aydeniz, “Ayrıca finansal kurumlar da sürdürülebilirlik dönüşüm için farklı finansman imkanları sağlamaktadır; örneğin yeşil kredisi, sosyal kredi, yeşil taşıt kredisi, yenilenebilir enerji yatırım kredisi gibi sürdürülebilir finans araçları sunmaktadırlar” dedi.
“HER SEKTÖRE GÖRE FARKLI BİR ÇALIŞMA YAPILMALI”
Dönüşümün adım adım gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizen Aydeniz, şunları kaydetti:
“Her sektörün kendi içinde farklı yapılanmaları olduğu için her sektöre göre farklı bir çalışma yapılmalı. AB ülkeleri zaten Türkiye’deki firmaların sürdürülebilirlik kriterlerini tamamlamış olmalarını beklemiyor. Adım atmış olmaları, AB firmalarının ticareti sürdürmesi için ilk aşamada yeterli oluyor. İyi niyeti görmek istiyorlar.”
“BÜTÇELER BOŞUNA HARCANIYOR”
Şirketlerin yaptığı hatalara değinen Prof. Dr. Aydeniz, şunları söyledi:
“Şirketlerde eksik gördüğümüz önemli bir noktaya temas etmek istiyorum. Şirketlerde sürdürülebilirlik ve yapay zeka ile ilgili kavramlar havada uçuşuyor. Bir çaba var ama doğru yapılmadığı için milyonlarca lira bütçe de harcansa dönüşüm gerçekleşmemiş oluyor veya eksik kalıyor. Örneğin, karbon ayak izi kavramı biliniyor. Bir şeyler yapılıyor ama nedir, nasıl hesaplanır, bunu resmi olarak kim tasdik eder pek bilinmiyor. Bir başka örnekte, bazı firmalar diyor ki, ‘Sürdürülebilirlik için adım attık.’ Ne yaptıklarını sorduğumuzda su tasarrufu yaptıklarını ama başka bir adım olmadığını söylüyorlar. Kurumsal yönetişimde veya sosyal haklarda da hiçbir etkin adım yok. Bu sebeplerden dolayı bölüm hocalarımız ile birlikte Türkiye’nin önde gelen meslek odalarının temsilcileriyle bir çalıştay düzenleyerek ikiz dönüşümü masaya yatırdık. Üniversite-özel sektör iş birliği açısından verimli ve etkin sonuçlar ortaya çıktı. Bu dönüşüm, firmalara maliyetlerini düşürme, karlılıklarını arttırma ve nakit yapılarını güçlendirme sağlayacaktır. Ayrıca Yeditepe Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi (YUTTO) ile TÜBİTAK Yeşil Dönüşüm Projesi çerçevesinde mentör olarak yer alıyoruz.”